BÜYÜTMEYELİM!

Hubrisler

Hubrisler Kimlerdir? Hiç duymamıştım bu sözcüğü. Hemen baktım anlamına. Dikkatimi çekmişti. İlginç geldi. Ooo dedim, çok bildiğim bir şeymiş. Bir tip kişilik özelliğini tarif ediyor. Aşırı düzeyli gurur, özgüven ve kibri ifade eden bir kişilik yapısı. Tanıyorum böylelerini. Her yerde var onlardan.

Sonra saymaya başladım zihnimdekileri. Devlet yöneticilerinden, sıradan herkesi listeledim beynimde. Hatta tarihi kişilikleri bile. Bunlar eşiniz, aile bireyleriniz, teyzeniz, dayınız, komşunuz, müdürünüz... Her yerde kendini abartanlar bunlar.

Onlar asla yanılmaz, şaşmaz, en iyisini, en güzelini bilir, yapar, yaşar, söyler, ne eylerse güzel eyler. Kabiliyetlerini, bilgilerini, önemlerini, başarılı olma ihtimallerini abartır, özgüvenli ve onurlu olduklarını vurgulayıp bizi can evimizden vururlar. Aklımızla alay ederken de biz hiç fark etmeyiz bunları. Onurlu mu? Haha, komik ya, onurlu olmak bu kadar basit mi yani diyesim geliyor. İnsanın kendine duyduğu saygı, şeref ve haysiyettir onur. Bunlar kendilerine bile saygı duymuyorlar aslında, ezikler. Tek odak noktaları güç.

Özgüven mi? Yine gülüyorum. Özgüven de bu kadar basit bir terim değil. Özgüven, kişinin kendine inanması, zayıf ve güçlü yönlerini fark edebilmesi, kendi yetersizlik ve yeteneklerinin bilincinde olması durumudur. Özgüvenli kişiler, şartlar ne olursa olsun daha mutlu, daha başarılı olacakları bir yaşama sahip olmak için didinip duran, aslında dürüst insanlardır. Ne de çok karıştırıyoruz insanları, ezber yapmışız yanlışları.

Hitler geliyor aklıma tarihten; o yüce egoist, narsist, Avrupa'yı sarsan komutan, Führer, 1970 yılında yeniden mezardan çıkarılıp yakılan, külleri etrafa dağıtılan fenomen! Hubrislik bireyler ağırlıklı olarak yöneticiler, siyasetçiler, yargıçlar, avukatlar gibi güç pozisyondaki tipleri tarif eder. Her gün iç içe bilmeden kendileriyle yaşıyoruz. "Ol" diyorlar oluyoruz, "Dur" diyorlar duruyoruz. Haşa biz kimiz ki onları sorguluyoruz. Özgür ve adil olmayanların kontrolü altında yaşayıp gidiyoruz anlayacağınız.

Kronik hastayız belki de hepimiz. Kim bilir farkında mıyız? İlk semptomumuz iyi vatandaş olma. Suya sabuna dokunmayan, çevresindeki adaletsizliğe, haksızlığa karşı gelmeyen kronik itaatkârlar. Kendi hayatının normal akışını bozmadan yaşamaya çalışan, her daim istikrarı tercih eden, bilinçli körlük hastalığına yakalanmış, küçücük maaş artışından, çocuğunun işe girmesinden veya indirimleri takip etmekten mutluluk duyan diğer hastalar. Hubrisleri yaratanlar. Kim acaba? Bizim de bir payımız var mı bu durumdan? Sorusu benden, cevabı sizden diyelim. Mutlaka hubrisleri fark edelim, ne olur onları besleyip BÜYÜTMEYELİM!

İyi tatiller.

Add a Comment